I Am Sam – Benim Adım Sam izle

I Am Sam Benim Adım Sam izle

I Am Sam filmi öyle bir hikayedir ki hani derler ya baba olmadan anlayamayacağın bazı şeyler vardır, bunu ancak baba olduğun zaman anlayabilirsin diye, işte tam olarak bu sözün ne kadar doğru olduğunu anlatıyor bize. Sevgiliden ayrılmak veya eşten ayrılmak çok büyük bir dramdır kabul ediyorum ama bir babanın çocuğundan, bir çocuğun da babasından ayrılması dramdan çok daha öte bir şey, belki de yıkım kelimesinin kullanılması en doğru tercih olur bunun için. Benim Adım Sam izle, ister erkek ister kadın olun sizi öyle bir etkileyecek ki, ben duygusuzum, ben duygusal değilim diyenleri bile resmen dize getirecek bir filmdir. Ortada bütün kötülüklerden arınmış son derece doğal ve saf bir sevgi vardır ama bazen bu bile yetmemektedir bazı şeyler için. İşte bu noktada hayata, dünyaya haykırmak istersin ama çaresizsindir, elinden bir şey gelmez. Bu muhteşem filmde zeka geriliği olan bir babanın ilk okul çağındaki kızından koparılmaya çalışılması hikayesini izleyeceğiz ve izlerken çoğu zaman boğazımız düğümlenecek, ağlamamak için kendimizi sıkmak zorunda kalacağız. I am Sam‘de adından da belli olduğu üzere Sam’in hikayesi anlatılıyor. Sam, zeka geriliği yaşayan orta yaşlarda bir adamdır ve ilk okula giden bir kızı vardır. İlk yıllarda hiç bir sorun yaşamadan gül gibi geçinip giden baba kız, ilerleyen dönemlerde Sam’in kızına bakamayacağı noktaya geldiği düşünülür devlet tarafından. Aynı devlet, bir babadan kendi kızını koparmak adına elinden gelen her şeyi yapmakta ve hatta en iyi avukatları bu işte görevlendirmektedir. Oysa Sam, kızına daha iyi bir hayat yaşatabilmek adına bütün gün boyunca kahveci dükkanında çalışmakta, daha fazla para kazanmak adına terfi almak için elinden geleni yapmaktadır. Aynı zamanda kızıyla ilgilenmekte, ona derslerinin konularında yardımcı olamasa bile çalışması için motive etmeye çalışmaktadır. Benim Adım Sam‘de bir gün, devlet yetkilileri kızını alıp bir çeşit yetimhaneye götürmüştür ve Sam adeta yıkılmıştır. Bunun üzerine kızını geri alabilmek adına iyi bir avukat gerektiğini düşündüğü için bölgedeki en iyi avukattan yardım isteyecektir. Dünyadaki hiç bir otorite bir babasının kızına olan sevgisini ölçemez! şeklindeki sloganımızı da verdikten sonra size iyi seyirler diliyoruz.

Benim Adım Sam filmi gerçek sevginin ne demek olduğunu ve iş hayatının aile hayatını nasıl etkilediğini de o kadar güzel işlemiş ki, aslında amacı dramatize rollerle seyirciyi ağlatmak değil, yan rollerle istediği mesajı vermektir. Bu film teknoloji ve iş hayatının gelişmesinin ardından ebeveynlerin çocuklarına nasıl uzaklaştığını da konu almakta. Sean Penn bu filmde sonuna kadar hak etmiştir Oscar ödülünü lakin yalnız aday olarak yetinmek zorunda kalmıştır. Zekası 7 yaşında bir çocuğa eşit olan bir adamın bir çocuğu olur ve çocuğu 7 yaşına geldiğinde artık kendisi ile aynı zekadadır, peki ama çocuk 8 yaşına gelirse neler olabilir acaba diye başlayan bu güzel film, size ve sevdiklerinize eğlenceli vakit geçirtecektir. Dakota Fanning bu filmde rol aldığında 7 yaşında küçük bir çocuktu ve kendisinden istenilen usta bir oyuncu olan Sean Penn ile oynamaktı, ama o daha bu yaşında öyle bir oyunculuk gösterdi ki ben buradayım ve adım adım geliyorum mesajını daha o günden verdi, ve önünde hızla açılan kapılardan tek tek geçti ve bir çok usta isimle gerçekten süper projelerde yer aldı. Güzelliği ile her zaman dikkat çeken Michelle Pfeiffer da gerçekten çok harika bir iş çıkartmıştı ve sevimli komşu Annie rolündeki Dianne Wiest gerçekten her anlamda verilen rolün hakkını vermişlerdi. Her anlamda buram buram yetenek ve güzellik kokan bir yapım. Senaryo güzel, kurgu başarılı. Dram o kadar mükemmel ki herhalde izlerken hüzünlenmeyen insan yoktur. Bu dramı pekiştiren müzikler güzel ama biraz az. Karakterler çok iyi düşünülmüş, özellikle Sam’in arkadaş tipleri harika. Oyunculuklar harika, Michelle Preiffer ve Dakota Fanning çok iyi oynamışlar ama Sean Penn’e ne demeli bilmiyorum. O nasıl bir oyunculuktur, o nasıl bir yetenektir? Yarıştığı filmler ve oyuncular çok iyi olmasaydı eğer 2002 yılının en iyi film ve erkek oyuncu Oscar ödülünü alması işten bile değildi. Tabi yönetmenin de hakkını vermek lazım, replikler gerçekten çok güzel. Akıl sağlığı yerinde olmayan Sam, sadece 7 yaşındaki bir çocuğun aklına sahip otistik birisidir. Starbucks kahve dükkanında garson olarak çalışmaktadır. Bir şekilde evlenmiş olduğu kadın hamile kalır, bebek doğduğu zaman kaçıp gider. Sam, kızına Beatles Grubu‘nun şarkılarından biri olan Lucy in the sky with diamonds şarkısından dolayı adını Lucy koyar. Sam’in kızı 7 yaşına gelir ve doğum günü kargaşası yüzünden Lucy ve babası ayrılmak zorunda kalır. Sam, kızını almak için avukat tutar, avukat işe yaramaz ve Lucy başka bir ailenin yanına verilir. Sam, mücadelesinden hiç vazgeçmez, Lucy’nin yaşadığı semte taşınır. Geceleri Lucy evden kaçıp yakınındaki babasının yanına gelir. Kısacası film çok güzel olmuş böyle konulu filmleri her zaman sevmişimdir ama Oscar alamayışının sebebi Forrest Gump ve Rain Man filmleri yüzünden olabilir. Sean Penn’in rolü çok zor bir roldü harbiden müthiş oynamış.